Perşembe, Ağustos 31, 2006

Kapak Olsun



oturdum sabah sabah Türkiye-Litvanya maçını izledim. İlk başlarda herşey güzelken 3. ve 4. periyotlarda gösterdikleri mükkemmel başarısızlıklar ve de talihsizlikler sonrasında sinirli bir şekilde televizyonu kapattım. Daha sonra kendi kendime" ulen altı üstü maç, yensek ne olcak yenilsek ne olcak" diyerekten maçın hepsini izlemeye karar verdim. Ne olursa olsun Milli takımımız tarih yazmıştı. ne olursa olsundu....




Ama sonra ne oldu. son saniyelerde beklenmedik bir üçlükle berabere olduk 75-75,oturamıyordum( basur yüzünden değil heyecandan) annem beni sakinleştirmeye çalışıyordu. bari git sen oyna bu hareketlilikle vs diye gaz da vermiyor değildi. Sonra adamların ellerinden topu aldık. potaya vardık ama puşt hakemler yüzünden faulu alamadık. olsundu. bitti dediğimiz maçtan beraberliği yakalamıştık. 5 dakikalık uzatma ise hiç bitmeyecek gibi geliyordu daha başlamadan. ama o da ne. takım yeniden doğmuş gibiydi. oyuncuların yarısı sakat, yarısı 5 faul almış kenarda süzülürken, sahadaki ekip imkansızı başardı bir noktada. beni benden aldılar, maçı da aldılar. İlk sekize kaldık bu önemli değil diyenlere, köşesinden kenarından atıp tutanlara bu maç KAPAK OLSUN........

Çarşamba, Ağustos 30, 2006

100. Yazı

100. yazımız 30 Ağustos ile alakalı olsun. Herkesin Bayramı Kutlu Olsun...

Pin Kodu

Efendim bugün oturdum televizyonun karşısına, aldım elime uydunun kumandasını, kurcalamaya başladım. Her türlü elektronik alet- edevat benim elimde değer kazandığı için uydu alıcısını da bozmasam içim rahat etmezdi. sonunda amacıma ulaştım ve bozdum. Merak edenler için söyleyeyim zor olmadı. Fabrika ayarlarına dön deyince kolaylıkla sıfırlayabiliyorsunuz aleti. Neyse babacığım aldı götürdü yaptırdı getirdi. Ama o da nesi? Karşımda bir pin kodu var, eskisi gibi kurcalayamıyorum sağını solunu. Üstün zekama güvenerek şifreyi çözmeye çalıştım.0000, 1111, 2222.....9999 dan sonra doğum tarihlerine giriştim. 1950 den itibaren denemeye başladık. lakin baktım dizilerim başlayacak, öncesinde pin kodunu ele geçirmem gerekiyordu. Babamı az biraz zorlayınca servisi aradı ve pin kodunu ele geçirdik. İnsan ne biliiim doğum tarihi olmalı, ya da başka bitarih diye düşünüyor, hani kişi için önem ifade eden... Merak eden ya da etmeyenler için işte pin : 1903.......

Salı, Ağustos 29, 2006

Artık Kısa Cümleler Kuruyorum


Giden gelmiyor, geri dönmüyor

Oyunun sonunda.....


demiş Şebnem Ferah. Artık Kısa Cümleler Kuruyorken.

Şebnem Ferah ın en sevdiğim albümüdür diyebilirim. Diyorum hatta "En sevdiğim albümü bu".....
yaa oyunlardan girip, insani olmaktan uzak olan ilişkilerden çıkmaya niyetlendi idim. Lakin gerek olmadığını farkettim. Her şeyi açık açık yazmaktan da hoşlanmam, az biraz saklı olsun di mi altmetin :P Dinle albümü, çıkar anlamı.....

Pazartesi, Ağustos 28, 2006

Ben Bugün Bunu Gördüm

hakkaten gördüm, yaşadım, tanık oldum. İnternetten tanıştığı erkek arkadaşı nın kıskanması üzerine msn listesindeki erkek kişileri silen, kendisi de ondan listesindeki kızları sildiren bir arkadaşım, gayet medeni bir şekilde bana bu istediğini belirtti. Bende sil dedim. Ne diyim. Silme desem yine silecek... İnternet Aşkları' ında enteresan bir sayfaya daha tanık oldum ya, ohh serinledim :)

Hayatın Özeti


bu başlık altında piniciğim yolladı bana bunu. bir basamak atladık biz , ya da atlayabilirim, ya da atlamam....

ekşi sözlükten....

terazi burcu sanrıları başlığı altından alınmış olan bu yazı, bilmem gerçekleri yansıtıyor mu?
Ben teraziyim ayrıntısını da vereyim....

ottan boktan, paralel evrenlere kadar her konu ile ilişkili olabilen sanrılardır.. bu sanrıların çıkış noktası, birçok şeyi götünden anlamak ve iyiye yormaktır..mesela yolda bıçakla size doğru yaklaşan bir adam gördünüz, ne düşünürsünüz ? adamın bana bir garezi var ve beni bıçaklayacak.. hayır yanlış. terazi şöyle düşünür, herhalde burada bir karpuzu var adamın, onu kesmeye gidiyor... kasiyer kötü davranırsa bunu kasiyerin o gün maaşını alamamasına, biri bağırırsa ses tellerini açmak için çalıştığına, biri "karımı kaybettim" derse karısını hastahanede kaybedip bulamadığına inanırlar..örnek sayısını çoğaltmanın lüzumu yok, her tür götünden anlamak, yanlış anlamak, farklı zannetmek, kimsenin göz önüne almadığı 4. ihtimalin varlığına inanmak, örnek olarak verilebilir... tek kurtarıcıları ise, yanlarındaki, onları uyaran, yağız arkadaşlarıdır.

Pazar, Ağustos 27, 2006

anında görüntü, anında yorum.

*take a bow: iyi bir giriş...
* starlight: ben şahsen beğendim. çok güzel bir şarkı. muse yapmış, beğenmemek elde mi.
* supermassive black hole: iyi bir çıkış parçası olduğu söylenemez ama klibi güzel. şarkı da eh..
* map of the problematique: bu da dinlenebilir bir şarkı, sonlara doğru güzelleşebiliyor yerine göre(nası lan). henüz starlight a basacak şarkıyı dinleyemedim.
*soldier's poem: absolution şarkısını andırıyor nedense.
*invincible: başlarda askerde hissetiren bir şarkı...
*assasain: güzel, güzel....
*exo-polotics: bunun da yamuk bir tarafı yok. gayet dinlenebilir bir muse şarkısı
*city of delusion: amanın bu da güzel....öyle böyle değil. çok güzel...
*hoodoo: sakin bir şarkımsı. dinleniyor yine.
*knights of cydonia: harika albüme harkia bir son....

albüm diğer muse albümlerinden ayrılıyor gerçekten. bariz bir fark göze çarpıyor çünkü artık apaçık bir şekilde anlatmıyorlar dertlerini, melodilerini. yakalamamızı bekliyor gibiler. ilk dinlediğinizde sizi coşturan muse şarkıları yok bunda. ama dinledikçe tadı alınan "lan bak bu da varmış ben nasıl farkedemedim" dedirten ayrıntılar gizli albümde. anlayana helal, anlamayana sivrisinek caz...

bi de bu çıkmış




artık bazı arkadaşlık sitelerinde " selam naber seviyeli bir muhabbete ne dersin? "yerine bunlar kullanılıyormuş. hayırlı olsun ne diyek...

sıvama paçayı!!!!

ah canlar ah, dere görmeden paça sıvadık. this is the last day dedik lakin öyle olmadı olamadı. bir hafta kadar beraber çalıştığımız bey amcanın bir akrabası vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. O da cenaze için adana ya gitti. ben bir kaç gün daha tükan gülü olarak arzı endam eyleyeceğim.... beklerim...

Cuma, Ağustos 25, 2006

the last day

aman da aman tükkanda ki son günüm budur. şükür diyoruz ve uzun hafta sonunda alll byyyyy myyyy seellffff diye naralar atmak istiyoruz....

Çarşamba, Ağustos 23, 2006

Six Feet Under


favori dizim. yıkıcı, kırıcı, şaşırtıcı, her cümlesi anlamlı... boş değil hemşerim. beğenmeyeni yok...

açlık


insan acıktı mı yerinde duramıyor iyi mi? algılayabildiğim kadarı ile açlık mide ile alakalı değil tamamen göz-beyin etkileşmesi( Her gördüğü yiyeceğe saldıran çocuk modeli) de sayılmaz. karnımızda birşey var ve belirli aralıklarla ki bu aralıklar 4-5 saate tekabül ediyor, kendi kendine büzülüyor, sıkışıyor, içine çöküyor( zeki arkadaşlar uyurken neden acıkmıyoruz diye soracaklar, çünkü uyuyoruz uyurken bir çok şeyi yapmıyoruz....- kıvıramadım çünkü açım-). lise biyoloji dersi laboratuvar demirbaşı olan içorganları takçıkar modelinde( torso modeli imiş adı) görülebileceği üzere mideye büzüşecek yer yoktur. maket yanlıştır. ne olduğunu şu an bilmediğim "şey" in varlığı es geçilmiş büzüşme alanı ayrılmamıştır.
tok açın halinden de anlamıyor canlar...

Pazartesi, Ağustos 21, 2006

dert

ah hayat sen nelere kadirsin... neden 6 olduğumu sorgulamak istemezdim kendimi olduğum gibi kabul ederdim.... hala da öyle... benim doğrularım bence gerçek olanlar, olması gerekenler, herkesin doğruları olmalılar. lakin öyle değil, tevir çeşit insan mevcut. bu durumda anlaşmak kolay olmuyor. anlaştık diyorsun bi yamuğunu görüyorsun yine olmuyor. vay anam vay, ne dert be :P

aman da yalnız kaldım ey internet

bizimkisilerin kayseriye düğüne gitmesini sağlayaraktan ( ki benim de gitmem gerek idi lakin vazcaydım, evde kafa dinleyem dedim o da yemedi, tükana git-gel edecez) evde tek başıma bir hafta geçireceğim. ama bunun ne tadı var ne de tuzu. eve çağıaracak bir arkadaş bir eş bir dost bilem yok. kös kös oturur her zaman ki gibi tv izlerim. mesai saatleri dışında tabii. ay düğün sen nelere kadirsin.....

Cumartesi, Ağustos 19, 2006

e bi ben kaldım eksik.....



pınar altuğ benimle de çıksın, bana da aşık olsun.... tam olsun

ben de bahsedivereyim

malumunuz teknolojinin ilerlemesiyle eskiden nadir ayyuka çıkan yatak odası görüntüleri çok kolay bir şekilde kayıt edilip orda burda ortamlara salınmakta şimdilerde. gülben ergen- gamze özçelik-liseli serap derken hepsini izleyemedik (gülben ergen videosu olan varsa iletişime geçelim) neden izliyoruz onun cevabını bulmaya kalkışacak değilim, ama ben neden bakıyorum ondan bahsedeyim. birincisi bu videolarda bildiğimizin dışında bir olay vuku bulmamakta. yani varsa da ben denk gelemedim henüz :P ikincisi bahsettiğimiz görüntülerde orda burda beyanat veren, ahkam kesen, onu bunu eleştiren medyatik kişiler olduğundan,izleyip "0ha olaya gel" dememiz için birebirler. üçüncüsü herkesler izliyor da ben izlesem ne olacak.... buraya kadar benim açımdan yaklaşmayı denedik. lakin medyanın ve de diğer insanların tutumlarını görünce, benim kadar saf olmadıklarını görüyoruz. bunu irdeleyecek değilim lakin son günlerde geç olsa da gündeme girmeyi başaran "ali kırca" videosundan bahsetmeyi isterim. o da şöyle. beyefendinin kendisi yamuk bir kişilik olmadığından, baya baya sevilip sayıldığından (son zamanlarda ki atv ana haberin içeriği ve de gidişatı açısından "yeni reha vakası" dediğim olmuştur) zamanında pek popüler olan olaylara girip çıktığından (vukuatlı yani destekçi bol ) ve de erkek olduğundan hasır altı edilmeye çalışıyor idi. fakat daha sonra içi gıcıklanan bazı kişiler bundan bahsetme ihtiyacı duydular. sonradan sonraya ise gündeme oturmayacak olsa da bundan bahsedilecek. ama ali kırca nın videosu nu diğerlerinden ayıran çok öenmli bir ayrıntı var. o da gizli çekiliyor olsa da , şantaj amaçlı olsa da, ali kırca gayet başarılı. diğerlerinde olduğu gibi para sızdırmak için, eşe dosta göstermek için bayıltılmış değil, sohbet ettirilmiş değil :))

Ali Kırca utanma abicim. Herkes sevişiyor (fırsatını bulanlar tabii ki) Sen o yaşta bunları yapabiliyorsan bizde yaparız inşallah... arkandanız, devamını bekleriz...

,,,eleştir bakalım,,,

son zamanlara mahsus olmayan bir eleştiri çılgınlığı mevsimine girdik yine. kutuplaşmış medyamız kendi içinde tutarlı bir şekilde bir kişi, olay vs seçerek bütün kanallarıyla dolaylı- dolaysız bir biçimde kalemini sallamakta. ilkin hoşunuza giden bu tür eleştiriler tekrar etmekten başka birşey yapmayınca , ister istemez siz de bunları eleştiriyorsunuz. seçilen ortak "kaka" nın altından girilip üstünden çıkılıyor iken sizinle aynı şeyden rahatsız olan insanların varlığını bilmek sizi memnun ediyor. fakat herkes birden bunlara çullanınca ister istemez savunuyor oluyorsunuz bunları. misal her daim gıcık olduğum serdar ortaç yine, her albüm çıkarttığında olduğu gibi evde işte okulda tuvalette karşınıza çıkıp, hep dile getirilen bilindik melodileri üstüne yazılmış abuk şarkı kelimeleri ile sinirlerinizle harp ederken, pek entel-dantel takılan medya mensubu ya da mensubu olmadığı halde göz önündeki şahsiyetler "tü kaka serdar aman yine her yerde çalıyor sabaha kadar.serdar pop müziğimizi çamura soktu vs vs " diye bidbidleniyor(amma da uzun cümle yazmışım) tamam biz de sevmiyoruz ama neden hep birlikte sözleşip adama çullanıyorsunuz ve sadece bidbidlenmekten başka birşey yapmıyorsunuz?

Cuma, Ağustos 18, 2006

şimdilik bu kadar

Uzun zamandır, uzunca birşeyler yazma niyetinde idim. şimdi fırsat bulabildim sonunda. aklımda bir çok şey vardı bahsedecek bilmem kaç tanesi hala hayatta. yazının sonunda belli edecek kendisini.

1) kalbim benecol reklamları var zırt pırt çıkıyor, görmüşsünüzüdr mutlaka. kolestrol için birebir diye lanse edilen ürünün reklamları ise sadece "belli bir kesim" e hitap ediyor. yani onun dışında kalan kolestrol sorunlusu insanlar için benecol pek bi tatmin edici olmasa gerek. takım elbiseli, şık sportif sağlıklı mükkemmel gülüşlü insanlar ellerinden günde bir defa yemeleri ya da içmeleri gereken ürünü düşürmüyorlar (yani bitse bile çöp elde olmalı ki "haa ben bugün kalbim benecol umu tükettim" diyebilmek içün) birbirlerini arayıp naber abi nasılsın çoluk çocuk nasıllar demek yerine -alo kalbim benecol - günde bi dene diyerek selamlaşıyorlar. çok saçma bi reklam (evet kolestrol sorunum olmadığı için kalbim benecol kullananları, kullanacakları kıskanıyorum böle de fesatım)

2) bu yeni bir haber. radikal de yazan muhterem bir şahıs bugünkü köşekapmacasında alenen "evrim teorisi" ni desteklemekte ama nasıl. bunu ben anlatacak değilim aha da size link siz okuyun http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=196114&tarih=18/08/2006

3)uydu kanallarında ciddi ciddi cinselliğimizi yaşıyoruz. gariptir bilmem ben gibi arada sıkılıp bakanlarınız var mı, gereksiz ve de enteresan isimlere sahip sms leşme kanalları kontrol edilmeklerinden olsa gerek dul,evli,bekar farketmez kız da olur diye aranan kendilerini tarif ederken sadece boy-post ve göz renklerinden bahseden yaşları çeşitlenebilen insanlarla coşuyor. insanlar dedim pardon, erkekler :) bir de iletişmek için telefon numaralarını çekinmeden izleyenlerle paylaşıyorlar. buraya kadar alla alla demeyi gerektirecek bir şey yok ama. kadın erkek farketmez, ne olursan ol gel diyenlerden, evliliğine heyecan katmak için üçüncü dördüncü vs arayan evli çiftlere hizmet sunmaya can atan yaşam formları da mevcut. internetin suyu mu çıktı. televizyonda ne işiniz var kardeşim.

4) radikal gazetesi çok yamuk bir işe soyunmuş. http://www.sokakkitaplari.org/ sitesi başlığı altında kitap okuyalım okutalım. sebeblenelim... ben olsam aldığım kitapları yerine koyacaklarına inandığım türk insanı için daha çeşitli atraksiyonlara girişirdim.

4 başlık kalmış aklımda gerisi gelir...

Perşembe, Ağustos 17, 2006

ne de çabuk geçti...

gittim, geldim. her yer es es es es. adamların başka bir şey bulmamalarına takıldım. es tavuk, es kot, eskart, esuç, eskaç... herşeyinbaşında bir es var kardeşim. anladık es es siniz lakin bunu tavuğa kurda kuşa tükana neden bağlıyorsunuz?

o değil de eskişehir iyi geldi bana. yani çok böyük değil lakin iyi güzel hoş bir şehir gidip görülesi diyeyim ben size. gezdim gördüm. tansu ve de özerle geçmişi yaad ettim. çıktım geldim. hom hom sivit hom

Cumartesi, Ağustos 12, 2006

Özer den canlı yayın

özerlerin evindeyim. bilenler bilmeyenler için açıklama yapmak zorunluluğu hissetmiyorum. beyaz saray gibi ev valla mavisi, beyazı salonlarla dolu :)

Çarşamba, Ağustos 09, 2006

Hadi gözümüz aydın....

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanıp ilgili çevrelerin görüşüne sunulan 'Bilişim Ağı Hizmetlerinin Düzenlenmesi ve Bilişim Suçları Hakkında Kanun Tasarısı', sanal ortamla ilgili ilk ve en kapsamlı düzenleme olacak. Tasarıda en dikkat çekici şey, sanal âlemde işlenecek suçların bir bölümüne verilecek cezanın gerçek ortamda işlenen suçlara verilecek cezadan fazla olması. Tasarıda sanal suçlar ve bunlara öngörülen cezalar şöyle:
Bilişim sisteminin bütünü veya bir kısmına hukuka aykırı olarak giren veya herhangi bir şekilde sistemde kalmaya devam edene altı ay-iki yıl arası hapis veya 800 güne kadar para cezası.
Bir bilişim sistemine girerek, veri veya program elde eden kimseye bir-üç yıl arası hapis.
Korsana beş yıl
Bilişim ağındaki verileri hukuka aykırı şekilde izleyen kimseye üç yıla, ağa bağlanmaksızın sistemdeki verileri izleyenlere beş yıla kadar hapis.
Sistemdeki veri veya programları bozan, silen, değiştiren, yok eden, erişilmez kılan veya sisteme veri veya program yerleştiren, programlara zarar verenlere beş yıla kadar hapis.
Bir bilişim sisteminin çalışmasını veya işleyişini tamamen veya kısmen engelleyen, erişilmez kılan veya bozan kişiye 2 yıldan 5 yıla kadar hapis.
Suç amacıyla donanım ve yazılım üreten, uyarlayan, satan, sağlayan, dağıtan veya bu amaçla bilişim sistemine erişimi mümkün kılan parola ve erişim kodu sağlayana beş yıl hapis.
Sahtecilik için bilişim sistemindeki verileri silen, değiştiren, yeni veri girene üç yıl hapis.
Bilişim ağıyla haksız yarar sağlayana beş yıla kadar hapis, 2 bin güne kadar para cezası.
Bir başkası gibi davranarak yarar sağlamak veya zarar vermek amacıyla kişileri yanıltarak bilgi toplayana bir yıl hapis.
Kamu kurumlarıyla gerçek ve tüzel kişilerin hizmet veya kimliğini takli eden üç yıl hapis. 'Devletin güvenliğine ve kamu barışına karşı işlenen suçlar' sanal ortamda işlendiğinde verilecek cezalar yarı oranında artırılacak. Bu suçlar da şöyle:
Şapka ve Türk Harfleri Kanunu'na muhalefet, göreve ilişkin sırların açıklanması.
Cumhurbaşkanına hakaret, devletin egemenlik alametini aşağılama ve Türklüğü, Cumhuriyet'i ve devlet organlarını aşağılama, devlete karşı savaşa tahrik, hükümete karşı isyan, suç için anlaşma, askeri itaatsizliğe teşvik, milli savunmaya karşı suçlar.
Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk.
Atatürk'e hakaret.
Tehdit, şantaj, hakaret veya iftira suçu bilişim ağı üzerinden işlenirse TCK'ya göre verilecek cezalar yarı oranında artırılacak.
Pornoya af yok
Bir çocuğa veya çocuk gibi görünen veya çocuk olduğu izlenimi veren bir kişiye ait gerçek ya da temsili görüntü, yazı veya ses içeren pornografik ürünleri bilişim ortamında dağıtmak için üretene sekiz-12 yıl arası hapis, 5 bin güne kadar (500 bin YTL) adli para cezası.
Bu ürünleri, ağ üzerinden tanıtan, sunan, kiralayan, satana iki-beş yıl arası hapis, 1000 güne kadar para cezası.
Bu ürünleri, bilişim ağı üzerinden temin eden, bulundurana altı aydan bir yıla kadar hapis, 300 güne kadar adli para cezası.
Kumara iki yıl ceza
Bilişim ağı üzerinde kumar oynatana altı aydan iki yıla kadar hapis cezası veya iki yüz günden 1000 güne kadar adli para cezası.
Hâkim kararına uymayan yer, erişim ve hizmet sağlayıcısına üç yıl hapis.
Suçlar bir banka veya kredi kurumuna, kamu kurumuna ait sistemler üzerinde işlenirse ceza yarıya kadar artırılacak.
Bilgilendirme yükümlülüklerinden birini yerine getirmeyen yer, erişim, hizmet, içerik sağlayıcısına ve yükümlülüklerine aykırı hareket eden toplu kullanım sağlayıcılarına (internet kafeler) 10 bin-50 bin YTL arası para cezası.
Toplu yaramaz ileti gönderene 10 bin YTL-50 bin YTL arası para cezası.

Perşembe, Ağustos 03, 2006

yorumsuz


http://www.youtube.com/watch?v=hBdN5P41qWY

ben ne yaptım?


çaresiz kaldım, evet evet çaresiz. elim kolum bağlıydı. denedim, yıllarca bekledim. olmadı, çıkmadı....
çıkmadı derken, herhangi bir şans oyununun ikramiyesinden bahsetmiyorum. uğraşsam kesin birşeyler kazanmıştım şimdiye. neyse konumuz o değil. konumuz bu: kız arkadaş!!!!
yıllarca çeşitli tripleri attıktan sonra baktım "tık" yok, elin adamı girdiği her ortamda alıp götürüyor, biz ise arkasından bakıp iç geçiriyoruz pehh diyerekten.
baktım, benim neyim eksik dedim, bir arkadaşlık sitesine profil bıraktım, yetmedi bir de resmimi koydum. gördüğüm hatuna el salladım ama o da nesi? "tık" yok. orada da yok. bi Allah ın kulu da "ula çocuk yakışıklıymış, zeki, çevik ve de atak birisine de benziyor ben de ona karşılık vereyim el sallayayım, bi göz gırpayım" dememiş.
pes diyorum ve işi anneme havale ediyorum.....

Salı, Ağustos 01, 2006

unuttum yazacağımı :(((

1984



her zaman için, adından çok bahsedilen, çok konuşulan, dünya klasiklerine girmiş eserleri okumaya karşı olmuşumdur. bunun yanında popüler olanları da sevmem , okumam. lakin gümbür gümbür gündemde kalan davincişifresini okuduğumda haklı oldugumu anlamıştım. klasik olay örgüsüne yamanan leonardo motifleri çekici kılmasına kılıyordu hikayeyi ama bizim insanımıza uzak olan"kutsal kase"ydi "isa'nın torunları"ydı sorunsallarından ibaret olması bu kadar konuşulmasını sağlamıştı dünya çapında. iyi güzel kendi çapında idare eder bir kitap olması bizi ilgilendirmiyor bu aşamada.

ama şunu belirteyim can dostlar bazı kitaplar var ki mutlaka okunması gerekenler arasında, sizlerin gözünüzü açacak.... bunlardan birisidir 1984. uzun zamandır el atmadığım, ama merak ettiğim bu kitabı okudum en sonunda. ve kitabın güzelliği yanında neleri neleri etkilediği gözlerimin önünden geçtikçe, etkisi o kadar da büyüdü gözümde. distopya kelimesinin tam karşılığı olan, ve aklınıza gelebilecek herhangi bir distopik kurgunun temeli olduğunu düşündüğüm bu kitabı okuyunuz derim başka da bi şey derim, terli terli soğuk su için, çok tatlı oluyor...