Pazartesi, Aralık 25, 2006

Yeni Yıl Kutlamaları

Demincene diyemeyeceğim bir zaman öncesinde yaptığımız konuşma sırasında yineledim düşüncelerimi. Ben şahsen gereksiz buluyorum bu olayı. Nedeni yok değil, var ama nasıl anlatmalı. Madde madde ele almak isterdim lakin bunu kaldırabilecek uyanıklığı (uykum var yani ama uyuyamıyorum orası da ayrı) taşımıyorum beynimde. Sevdiceklerle beraber olmak onları hatırlamak, gülmek eğlenmek için herhangi bir günü seçmek varken neden yeni yıl akşamı? Nedeni şu olabilir, hani yeni bir yıla giriyorsun ya onu kutluyor olabilirsin? e her an yeni bir şeyi yaşıyoruz. Yeni ay, yeni hafta, yeni gün ya da yeni saat kutlamaları, toplanmaları yapmıyorsak neden yeni yıl yapalım? Açıkçası ben gayet mantık zeminli hareket ediyorum ve kutlanacak bir şey varsa bunun herhangi bir zamanda yapılabileceğini savunuyorum. E ne edeyim....

Perşembe, Aralık 21, 2006

Oy Oy Oy

uzun zamandır yazmıyorum bloga. anlatacak şeylerimin olmadığından değil, vakit bulamadığımdan. vaktim olduğunda ise bloguma yazı yazmayı canım istemiyor. bu ne yaman çelişkidir anne? çelişki var mı yok mu orası da muamma emme. neyse işte öyle canlarım ciğerlerim. pek kafamı toplayamıyorum bu aralar. aklım başka yerlerde. nerelerde olduğunu da söyleyemem. çekinirim. utanırım. kimseler de anlamaz şimdi ben böyle yazdım ya. herkesin aklına neler gelir kimbilir? kim bilecek? ben bilmem? sen bilirsin...

haha aklıma ne geldi. yazayım dur. ilk okul çağ ların da iken şiir yazma merakı her öğrenci de mevcuttur. ben yetenekliyim tabii :) ama bu yeteneğimi tüketmek istemediğimden şiir yazmıyorum :) yağdı yağmur çaktı şimşek, sen de mi şair oldun eşşolueşşek derler adama.
sevdiğin birisi var sa
seviyorum ama kimi
en tatlı birisini
nasıl anlatmalı sana
ilk harflerine baksana
derdik küçükkene... hala bunu kullanan sevimli şeyler ortalıkta dolanmıyor değil hani...

ben bi tek bunu biliyorum... değişik şeyler de mevcuttur lakin söylemezseniz, paylaşmazsanız nerden bilebilirim ki? di mi ama....

Perşembe, Aralık 14, 2006

Çarşamba, Aralık 13, 2006

sude sude suti ;)

bütün ciddi yazılarımda hayatın insana neler getirdiği-götürdüğü üzerine ahkamlar kestim durdum. her ne kadar iyi bir gözlemci olsam da, kişilik yapım itibari ile nelerle karşılaşabileceğimi ve bunlara karşı nasıl tavırlar almam gerektiğini planlasam da işler her zaman beklendiği gibi gelişmiyor. Duygular her zaman aklın önünde olmak mecburiyetinde sanırım. Evrim geçirdiysek ve hala da geçiriyorsak eğer, bu üzerinden gelemediğimiz, kendimizi yamayamadığımız bir durum. Fiziksel koşullara uyum sağlamak için gelişme kaydetmek yerine, ilk başta duygusal anlamda bir evrim geçirmeye ihtiyacı var insanoğlunun. En büyük zayıflık olarak gördüğüm duygusal olma ve duygularla hareket etme halinden kaçınmak, uzak durmaya çalışmak , belki de insanın kendisini kandırdığı en büyük handikaplardan bir tanesi. hatta en büyüğü. "lerinden bir tanesi" değil. yaşadıkça öğrenme bir anlamda tecrübe de bu durumda etkisiz kalıyor. umut denen o zırvalık insanın gardını her zaman düşürmekten büyük zevk alıyor bence. orada bir yerlerde umut denen bir şey var ve asıl savaşı ona karşı vermeliyiz.
önce kendimize inanalım. kendimize yeteceğimizi bilelim. ve joy of life a katkı sağlayabilecek etmenler üzerinde çalışalım.

bu arada alttaki yazının başlığını yanlış yazmışım bir Allah ın kulu da "ulan yanlış yazmışsın malak, düzeltsene şunu" demedi...