Çarşamba, Aralık 13, 2006

sude sude suti ;)

bütün ciddi yazılarımda hayatın insana neler getirdiği-götürdüğü üzerine ahkamlar kestim durdum. her ne kadar iyi bir gözlemci olsam da, kişilik yapım itibari ile nelerle karşılaşabileceğimi ve bunlara karşı nasıl tavırlar almam gerektiğini planlasam da işler her zaman beklendiği gibi gelişmiyor. Duygular her zaman aklın önünde olmak mecburiyetinde sanırım. Evrim geçirdiysek ve hala da geçiriyorsak eğer, bu üzerinden gelemediğimiz, kendimizi yamayamadığımız bir durum. Fiziksel koşullara uyum sağlamak için gelişme kaydetmek yerine, ilk başta duygusal anlamda bir evrim geçirmeye ihtiyacı var insanoğlunun. En büyük zayıflık olarak gördüğüm duygusal olma ve duygularla hareket etme halinden kaçınmak, uzak durmaya çalışmak , belki de insanın kendisini kandırdığı en büyük handikaplardan bir tanesi. hatta en büyüğü. "lerinden bir tanesi" değil. yaşadıkça öğrenme bir anlamda tecrübe de bu durumda etkisiz kalıyor. umut denen o zırvalık insanın gardını her zaman düşürmekten büyük zevk alıyor bence. orada bir yerlerde umut denen bir şey var ve asıl savaşı ona karşı vermeliyiz.
önce kendimize inanalım. kendimize yeteceğimizi bilelim. ve joy of life a katkı sağlayabilecek etmenler üzerinde çalışalım.

bu arada alttaki yazının başlığını yanlış yazmışım bir Allah ın kulu da "ulan yanlış yazmışsın malak, düzeltsene şunu" demedi...