neler olmuyor ki. içinde bulunduğum durum sadece beni ve arkadaşlarımı mı etkiliyor bilemiyorum ama sayılar doğrultusunda bir yorum yapacak olursam, bu sadece beni ve çevremi değil çoğu insanı etkiliyor.
her şey hayatımıza lost un girmesiyle başladı. uzun bir süre uzak durup sonradan dahil olduğum " lost manyak dizi" çevresinde işler gayet iyi ilerliyor. her bölüm 1-2 güne kalmadan internette paylaşım forumlarında yerini alıyor. binlerce kişi indiriyor. sözlükte sayfalarca bölümler eleştiriliyor, teoriler öne sürülüyor. bununla yetinemeyen insanlarımız (bu insanlar sadece yurdum insanını kapsamıyor. dünya çıldırmış durumda) forumlar, siteler açıyor. olay gayet enteresan bir hal aldı demek yetersiz kalıyor. öyle örneklerle karşılaşıyor ki insan (ben de buna dahilim) işimiz, gücümüz, derdimiz tasamız kalmamış hayatımız lost olmuş. üst üste izlenen bölümlerin gecesinde rüyamızda adada maceradan maceraya koşuyor, locke la tartışıyor, kate e asılıyor, jack ten yardım istiyoruz. benim gördüğüm rüyalar daha da garip. adayla sınırlı değil. golden globe ödül töreninde dizi ekibiyle beraberim, tören sonrası verilen yemekte kate ile aynı masadayız, jack karşıdan pis pis bakıyor. bu durumda sawyer triplerine girip "hey" ile başlayan ve enteresan takma adlarla devam eden söylemlerimi sıralamam gerekiyor ama uyanıyorum.
bir örneği paylaşmak isterim. sözlükte dolanırken denk geldim ve "bir ben değilim, oh be" diye sevindim. aşağıyı bi oku bakalım:
"anamı ağlatan dizidir bu.iki tane uyku nedir bilmez uykuyu sevmez 10 aylık bebeğimle zaten gecelerin gündüzden farkı yok. bir de aralara lost sıkıştıracağım diye anam ağlıyor. evdeki masraflar dizboyu ona rağmen gittik laptop aldık, iş dönüşü serviste lost izliyorum. hayvan gibi kulaklıklarım var, hiç kibar görünmüyor. omzuna müzik seti koyup müzik eşliğinde yaylanan zencilerden hiçbir farkım yok.geceleri rüyamda aaron' u görüyorum, meğerse benimkiler uyanmış ağlıyor oluyor.uyku sersemi yataktan fırlıyorum, mutfağın ışığı yanmıyorsa kapının oradaki havlunu gölgesi şerefsizim ki eko' nun kafaya benziyor, ödümü koparıyor.gün geliyor yatakta bi yandan ekrana bakıyorum bi yandan oğlanı emziriyorum. ekranın ışığı oğlanın yüzüne gelmesin diye bi yastıkla da gölge yapmaya çalışıyorum.insanlıktan çıktım yarabbim!maymun oldum bütün şirkete, daha dün akşam ineceğim durağa geldim, bölüm bitmedi diye revirci abi bizim şöförü oyalamaya çalışıyordu. servisten bir inişim var elimde kulaklık, çantamın fermuar açık, şarj aleti çantadan sarkmış.computer açık kalmış, bi yandan acaip sesler çıkıyor...3. sezona gelsek de şu işkence haftada bire düşse, iki gram uyusam, sabah sabah aysuna "keeeeeyttt" diye seslenmesem.bu arada serviste bi adam var aynı john locke, işin garibi adamın hangi bölümde çalıştığını bilmiyorum, fabrikada da hiç karşılaşmadım;ulan?"
terelelli temcik nickli birisi yazmış. okurken bir yandan yuh diyorsunuz ama halinden anlıyorsunuz. aynı şiddette olmasa da siz de onunla aynı kaderi paylaşıyorsunuz. arkadaş sohbetleri artık tamamen lost üzerine kurulu "bilmem kim şöyle yaptı acep böyle mi olacak", "abi kate jack i seçsin sawyer adam değil", " go sawyer go, best cagemate ever" gibisinden.
dönem arasında uzunca bir ara veren diziden kopmak zor olmuştu. o boşluğu nasıl dolduracağız diye düşünerken elimizde nip/tuck bölümleri geçti. başladık nip/tuck izlemeye. estetik cerrahi, seks, karma karışık insan ilişkileri.... diye giden bir dizi olayla ilgilenir olduk. cristian gibi playboy olmak istedik, sean ın sahip olduğu aileden bir porsiyon sipariş ettik, estetik ameliyat olmak isteyen tevir çeşit insan gördük. pek çekici gelmese de büyüsüne kapılıp bölüm bölüm izledik.
eldeki nip/tuck lar bitti. evet fanatikler gibi internette paylaşım programları, forumlar dolanmadık. yeni bölümler indirmek için interneti sömürmedik çünkü bağlantı kötüydü. bir bölümü indirmek bir gün alacağı için sağdan soldan toplayıp izlemesi daha kolayımıza geldi.
korsan film satan amcalarım artık sadece filmlerle yetinmeyip dizilerin sezon dvd lerini de satmaya başladı. pan's labyrinth var mı diye sorarken arkamızdan "scrubs ın kaç sezonu var abi" sorusunu duyup "hımmm scrubs evet heheheh" diye sevindik. teee istanbul dan bir arkadaşım bize scrubs dvd leri yolladı. oturduk bir güzel onları da izledik. hatta yetmedi tekrar tekrar izledik. sonumuz ne olacaktı?
(((burada bir parantez açıp, sadece dvd den vs den dizi izlemediğimi de belirteyim. evde olduğum zamanlar açıyorum kanalları (ki genelde cnbc-e ve e2 oluyor, uyducuyuz biz....) six feet under, the x files, smallville, desperate housewives, my name is earl, two and a half man, prison break, 24, according to jim, malcolm in the middle, simpsons, family guy, married with children,cheers, the closer... diye giden bir liste takip alanımda. hiç biri de sıkıcı değil. gayet eğlenceli. severek takip ediyorum)))))
eldeki dizileri tükettik. yeni bölümlerinin yayınlanmasını ve internette bizlerin tüketimine sunulmasını bekledik. boş vakitlerde teker teker indirdik ve izledik. şimdi ise arayan belasını bulur diyerek göz atmadığımız dizilere sardık. daha doğrusu tek bir dizi. heroes. amerika da birinci sezonunu tamamlamadı daha. elimize geçen 11 bölüm bittikten sonra merak ettim neler olacak diye. diğer bölümleri kendim indirmeye karar verdim. 17 ye kadar indirdim izledim. 18 i indiriyorum şu an. ama neden izliyorum. hoşuma gidiyor ama nesi? sadece heroes için geçerli değil bu. neden dizi bağımlısı olduk. özellikle de bir kesim. 20-35 yaş arası olduğunu tahmin ettiğim bir grup insan hayatımızı dizi izleyerek geçirir olduk.
desperate housewives izledik dışarıdan ne kadar güzel görünse de aslında kendi içinde hayatlarımızın pek ışıltılı olmadığını anladık. herkesin bir sırrı vardı.
malcolm in the middle izledik, problemli bir aileye sahip olan tek çocuk olmadığımıza sevindik. problemli olmanın yanı sıra başarılı , zeki, uyanık olunabileceğini de anladık. kaka değildi problemli olmak...
lost izledik. dünyayı uçaktan düştüğümüz ada varsaydık. çevremizdeki insanların yaptıkları hareketlerin geçmişlerinde yaşadıkları olayların bir sonucu olacağını anladık. ne kadar iyi görünsek, yine de karanlık bir yüzümüz olduğunu anladık...
heroes izledik, hep hayalini kurduğumuz "doğaüstügüçler" e sahip olursak hayatın güllük gülistanlık olmayacağını anladık. birden bire gelişen yeteneklerimizin bizi özel kılmaktan çok, sorunları sırtımıza yükleyebileceğini anladık....
peki bu diziler ve çekilecek olanlar olmasa biz bunları bilmeyecek miyiz? bal gibi de farkındayız hayatın, çevremizde olup bitenlerin ama öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bunları görmeye fırsat bulamıyoruz, gözümüzün önündekileri görmezden geliyoruz. dışarıdan bir uyarıcı tarafında dürtülmeye alışmışız. dürtülmediğimiz zaman koyun gibi yaşıyoruz.
meee leye mee leye dizi izliyoruz....