Gözyaşlarımın ıslattığı yollarda yürümek isterdim. Ardımda bıraktığım çamurlu yolun ayaklarımda bıraktığı lekelere aldırmadan yürümek. Daha sonra bulutların arasından sızacak güneş ışınlarıyla kurumalarını seyretmek. Hiç bir şey olmamış gibi yola devam etmek. Zira artık bu o kadar da mümkün görünmüyor. Şarkılarda teselli bulmanın yaşı geçti gidiyor. Ya da izlediğim filmlerdeki oyuncuların yerine koymak kendimi. Bunlarda geride kaldılar. Sadeliğini , rahatlığını bulamıyorum hayatın. Gitgide karmaşıklaşıyor önümde. Gülmek, eğlenmek, coşmak, ağlamak ya da uyumak. Bunların hiçbirini eskiden oldugu gibi yapamıyorum. Hep birşeyler kaybediyorlar özlerinden. Sahteleşiyor, yedek parçaları orjinal olmayan arızalar veriyor hayatım. Yerime koyduklarım eskisi gibi olmak şöyle dursun çalışmıyor bile. Sadece orada olduklarını biliyorum , çalışmıyorlar. Bunları düşünmek bile istemiyorum artık. Ne getirdiyse ve getirecekse, onları yaşamak , yaşıyormuş gibi yapmak lazım.
“Nasıl olmuş? Bence idare eder” diye kendi sorduğu soruyu cevapladı. Daha ilk dersten gözüm kesmemişti bu adamı. Hep birşeyler soruyor ve cevap vermene fırsat vermeden sorduğu soruya hoşuna gidecek en uygun ve mütevazi cevabı veriyordu. Bir idareciden bekleneceği üzere. Bu adamın bu kursta ne işi var hala anlamadım. İş yerinde hayatından bezdirdiği adam sayısı az değilmiş olacak ki burada bize de rahatsızlık veriyor. Fıldır fıldır gözleri sürekli kursiyerlerin üzerinde dolanıyor. Ara verildiğinde ise, gözüne kestirdiği kurbanına yavaşca sokularak, yazdığı örnekleri okuyup, beğenip beğenmediğini soruyor, cevabını ise yine sorunun hemen ardından kendi veriyor “İdare eder di mi?” diğerlerinin de yüz ifadeleri artık bu adamı idare edemeyeceklerini belli ediyor. İnsanlar mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorlar, o ise bunları anlamazdan gelip soru-cevap monologlarına devam ediyor.
Bu kursun en sevdiğim tarafı, yazdıklarını illa ki okumak zorunda olmaman. İsteyen yazdıklarını ötekilerle paylaşabiliyor. İstemiyorsan yazdıklarını alıp evine gidiyorsun, ya da nereye gidiyorsan. İçine kapanık ve sıkılgan bir insan olmam, bu kursa uyum sağlamamı kolaylaştırıyor. Kurs kurallarının rahatlığına değil de kendime pay biçmem ise bencilliğim. Benim gibilere de uyum sağlayabilecekleri sosyal aktiviteler ayarlamış olmalarına ilk başta inanamamıştım. Belediyenin akşam kursları kapsamında yazarlık kursu açtığını okumamla, ilgimi başka birşeye vermem bir anda oldu. Daha önce ki tecrübelerim gözümün önüne geldi. Yazdıklarını okuman için sana yapılan baskılar, lafın dönüp dolaşıp sana gelmesi, verdiğin paraya yanarken senden birşeyler yazmanı ve okumanı beklemeleri.... Bu kursun da diğerlerinden pek bi farkı olduğunu sanmıyordum. Ama bir şeylere başlamak ve onu yarım bırakmak her zaman beni cezbetmiştir. Devrik cümleler gibi, nereye gideceği , neler getireceği belli olmaz. Ama bunu bırakmak kolay olmadı benim. Bu kursun diğerlerinden farkı, buraya gelenler büyük çoğunlukta benim gibi insanlar.