Salı, Ekim 30, 2007

amman sabahlar olmasın

pınarcığımın uyarısı dolayısı sebebi ile bir alttaki yazımızın ardından yaşananlar sansüre uğramış bir şekilde yakında ekranlarınızda...

Cumartesi, Ekim 27, 2007

İnanılmaz ammavelakin GERÇEK KESİT

kalktım istanbula geldim. acayip sıkıldım nedendir bilinmez. pek bir şey anlayacağımı sanmıyorum bu hafta sonu kaça mağından.... bir an önce okula gitsem hiç fena olmayacak. yani istiklal de girmiş, bir internet cafe den bunları yazıyorum. düşünün artık siz....

Cuma, Ekim 26, 2007

var bir gariplik



şimdi oturdum işim gücüm yokmuş gibi, kardeşimin ödevini yapıyorum. ki bu kendisi için hazırladığım ne ilk ne de son ödev. bilinçli aile dayanışması çerçevesinde sömürülürken, diplomasında adımın da yazılmasını talep ediyorum. fena mı olur kimya nın yanına bir de türkçe örtmen diploması. neyse efendim. konumuz öykü yazmak. lakin bu öykü ilköğretim öğrencilerinin algılayabileceği bir seviyede olmalıymış. öncelikle bu ödevi veren hocaya sormak istiyorum. ülkemizde belirli yaş gruplarına tavsiye edilebilecek, onların seviyesinde yazılmış kaç eser var? biz bunlardan kaç tanesini okuyarak büyüdük? her yerde anlatırım, küçücük bir çocuğum (küçük dediğime bakmayın yaş 12-13 sanırsam) Ömer Seyfettin beyin yazdığı öykülerden derlenmiş bir kitap okuyorum. kaşağıydı, beyaz laleydi derken zaten bozmuşum psikolojimi, bunun üstüne bir de adamın birinin genelev macerasını özet geçen bir hikaye de okumuş "töbe töbe" demişliğim de vardır. neyse efendim diyeceğim o ki, biz çocukkene, küçükkene bize hitap eden şeyler okuyamıyorduk. elimize ne geçerse okuyorduk. aman psikolojisi bozulmasın çocuğun, çiçekli böcekli şeyler okusun diye bizi yönlendirecek bir örtmen ya da büyük de yoktu çevremizde. hadi bunlardan geçtik, tamam bir öykü yazalım en eğiticisinden, öğreticisinden. bu yetmiyor kardeşimin hocasına. öykü mevlana hazretlerinin yazdıklarıyla benzerlik gösterecekmiş. masalsı olacakmış, ders verecekmiş. oldu annem, oldu canım, oldu bidenem. nasıl yazayım ben öyle şeyi. hadi ben kendimden geçtim, kardeşim nasıl yazsın ulan? hadi kardeşimden de geçtim, onun sınıf arkadaşları nasıl yazsın? kim yazsın? o kadar biliyorsan yaz sen, kitap halinde ilköğretim bebelerine sat. bu kadar ulvi bir amaca hizmet ettiğin için hayır duası da almış olursun. o tarz bir şey yazmak kolay mı sanıyorsun? şştt alooo kime diyorum ben?

oturdum ben de, google dan yardım istedim. sağolsun sayfalar dolusu seçenek çıkarttı karşıma lakin bunlardan hiçbideneciği benim işime yaramaz. bu arada işime yarayabilir düşüncesiyle okuduğum öykü denemeleri de beni benden aldı. arkadaş iki kitap okuyanın içine düşüyor yazma ateşi, adamlar kavrulalım, yanalım anca pişeriz demeden, başlıyorlar yazmaya. "saat 2 yi gösteriyordu. dışarıda g.t donduran bir soğuk vardı, dişleri bir birine çarparaktan, tir tir titreyerekten, bade de süzerekten ağır ağır sokakta ilerlemeye başladı. işte o sırada duydu o acı çığlığı........" diye gidiveren, " kötü adamların elinden kurtadığı mahmure ile, uzaklara çok uzaklara taa uzaklara kaçtılar. bir çiflikte çalışmaya başladılar. bütün gün sabbbahtan ağşama değin ter içinde kalıyorlardı lakin onların bu yprgunluğunu unutturacak dünya datlısı da bir bebeleri vardı" şeklinde biten acayip karalamalar mı dersin ne dersin bilmem. internet bunlarla dolmuş taşıyor. kişiler profil oluşturuyor, rumuzları altında öyküler yazıyor. bi tanesinde 112 öykü vardı yayında olan. yuh dedim oha dedim. ulan Sabahattinim Alimin bile o kadar öyküsü yok. sen nereye yazıyon, nerenle yazıyon? diye sorasım geldi. lakin üye olmam gerekiyormuş. uğraşmadım.

siz siz olun, kitap okumayın, okunmasını da gerektirecek bir işte, bölümde bulunmayın. abilerinize, ablalarınıza yazık etmeyin.....

hebe hübe kem küm öykü....

Perşembe, Ekim 25, 2007

Uykumu bulana ya da getirene 100 bin lira veriyorum



-Uykuya dalmakta güçlük
-Gece uykudan sık uyanma ve tekrar uyumakta güçlük çekme -Sabah çok erken uyanma
-Dinlenmemiş uyanma

(ne kadar tatlı uyuyor kerata, sen mi çaldın len uykumu)




Bak sen şu işe. Ne kadar enteresan? Hatta bir o kadar da garip!



Madde bir bakımından benim üstüme örnek bulunamaz. Yok eminim. Yatağa giriyorsun, dön baba dön, dön baba dön!!! Olmuyor, olamıyor... Uyuyamıyorum.



Madde iki açısından bir sorunum yok çünkü zaten uyuyamıyorum. uyusam uyansam, rüyalarda dolansam! nıch ben de böyle bir sorun yok canım


Madde üç... Sabah çok erken uyanma değil de, sabaha karşı uyuma ile karşı karşıyayız sevgili okuyucular. Sebebi malum, karga b.kunu yerken, bünye anca rahatlıyor-uyuyor.



Madde dört beni benden aldı. hah tohtur bey. bende de aynısından var. böyle uyanıyorsun ama hala kendinde değilsin, uyuma ile uyanıklık arasında, arafta kalmış gibi gibi (gibi gibiyim gibiyim gibi gibi gibiyim) hissediyorum. Ne biliim sanki yatsam daha uyurum ya da soğuk suyun altına girsem ayılırım gibi bir hal var...



Yukarıdaki maddeler çerçevesinde kaybolan uykumu arıyorum. kaçırılmış olmasından şüpheleniyoruz. hala fidye için aramadılar. hayatından endişe duyuyorduk. artık ümidimiz kalmadı. o derece çaresiziz. görenlerin ya da duyanların derhal bu bloga yorum girmesini rica ederiz.
Bu da aynen kafamı yastığa koyduğum ki hal. yalnız koyunlarımı da çaldılar. onları bulursanız kesip afiyetle yiyebilirsiniz.
hebe hübe kem küm

Çarşamba, Ekim 24, 2007


geldi sonbahar

sarardı yapraklar

e doğal olarak döküldü de yapraklar

kafiye uysun diye yine yazıyorum yapraklar


hebehübekemküm yapraklar....

garibime kaçtı

şimdi çok saçma gelecek ama, bir hafta öncesine kadar gündemi meşgul eden tek şey referandum idi. daha sonra referandumla aynı gün, hiç beklenmedik bir şey oldu ve doğu da terör patlak verdi. gündem birden tamamı ile terörist avı ve kuzey ırak a yöneldi. referandum ile ilgili her şey unutuldu gitti. ya referandum önemsizdi, ya da biz fazla abartmıştık öncesinde. bu ülke enteresan olaylara gebe....

Pazartesi, Ekim 22, 2007

kendini bi halt sanan blogger lar

var efendim böyleleri. eskiden beridir var. hatta blog olayına girişmediğimiz zamanlarda da vardı bunlardan. sohbet kanallarında merhaba dersiniz , ses soluk çıkmaz. " ben seçilmem seçerim" düsturlu bu insancıklar (ki genelde bağyan kısmısına tekabül etmekte) öyle her önüne gelenle muhabbet etmezler. ki kendileri 2 lisans programını birincilikle bitirmiş, üstüne yetmezmiş gibi 3 tane de ayrı alanda master yapmışlardır. entelektüel dağarcıklarına bir göz atmak isterseniz, kaybolur gidersiniz alimallah. piyasaya çıkan ne kadar kitap varsa bunlardan sorulur. ne kadar film vizyona girdiyse bunlar izlemiştir zaten gösterime girmeden. avrupa sinemasında birer auteur dürler. ellerine su dökemezsiniz. verseniz ellerine kamerayı, ışığı, angelopolous, kieslowski ne kalır yanlarında. işte bu kişiler, sohbet odalarından kurtulup kendilerini daha geniş kitlelere, büyük bir şevkle sunmak için blog alemine daldılar. yazdılar, çizdiler. bir çevre edindiler. sonrasında bişeycikler olmadı. öylece devam ediyorlar. benim canımı sıkan kısmı şu ki (sadededede geldim) bunların bloguna yorum yazmak gibi bir salaklığa yeltenirseniz havanızı alırsınız. sizin gibi aşağılık, salak, yeteneksiz, dünyadan bibaher, ye-iç-yat dışında etkinliği bulunmayan canlı formları kim olur ki onların yazdıklarına yorum girer. peehhhh. densizler sizi. hatta saygısızlar!!! ne yapıyorsun hemşerim diye biri de çıkıp, ağızlarının payını vermiyor. ben de böyle ulvi bir amaca hizmet etmek istemiyorum. ki öyle bir işe giriştiğinizde de "ay kıskanç nolcek" ya da "sen kimsin ya, salagh" gibisinden, dağarcıklarının derinliğinden geldiği belli olan enteresan sayıklamalarla sizi savuşturmaya çalışırlar. o yüzden onlar kendi tarikatlarını genişletmeye ( ki bu tarikatın üyeleri de şakşak çılardan ibaret) devam ederken, siz de "ulan salaklık bende, ne demeye elin salağına yorum yazıyorum" diye üzülürsünüz. üzüldüğünüzle kalmaz bir de bunu elaleme blogunuzda anlatırsınız.

rahatladım oh be :)

hebehübekemküm

Cumartesi, Ekim 20, 2007

Ve Bu Ayın Bombası

valla gördüm aldım hemen 30 sayfa okudum sokakta. sonra dedim bunu şıp diye bitirmiiim ki sonra ortada kalmayalım. o yüzden günde 10-20 ile sınırladım kendimi.

hebele hübele kemküme kem


bir de burdan bak

kitap iyi güzel hoş, filmleri de idare eder. lakin heari pot'ıı ı oynayan daniel radcliffe eşşek kadar oldu. son iki filmde oyuncu değişikliğine giderlerse halımız nice olur.
neerdeeeen nereyeee di mi pıtırım...
------------->

hayri pıtır'a nolmuş?


bu sorunun cevabını dün alıp bugün bitirdiğim serinin son kitabında bulamadım. heari pot'ıı gençliğin verdiği engellenemez agresiflik ile ona buna çıkışıyor, uslu çocuk kıvamından son kitapta kopuyor izlenimi veriyor. lakin son sayfalarda " ahh annem heari sen ne şeker şeymişin" diye tekrar edip duruyorsunuz. ben hiç ergenlik sorunlarını pattadanak bitirebilen çocuk görmedim. giderayak problemlerinden arınmış, gençliği sorunsuz tamamlamış olması sanırım yazarımızın seriyi okuyan bebelere bir öğüdü. "beklenmedik çıkışların olabilir, ona buna terslik yapabilirsin lakin 17 dedim mi bunları bıracaksın, bırakmalısın" mesajını çok göze batmaz bir şekilde bizlere sunan yazarımız, servetine servet katarken, biz de mutlu mesut sonların biz de vuku bulan kırıklıkları ile tebessüm ediyoruz. genel bir özet geçecek olursam son kitapla ilgili, valla o kadar sayfayı boşuna okudum. yani olayların özetini de içeren bir 100-150 sayfalık versiyonu çıksa daha çok hoşuma gidebilirdi. oraya buraya serseri mayın tanecikleri gibi kaçışıp durmalarını, sayfalarca "bakalım sonunda bişi çıkıcak mı?" diye oku, sonra gel bütün olaylar 100 sayfa bile tutmayan kısımda çözülüversin. çözülen sadece son kitabın içeriği olsa neyse, anam 7 kitap boyunca karşımıza çıkan acayip halleri, son sayfalarda bizlere anlatması ise üzücü. ben daha fazla bilgi istiyorum ulen nesneler, büyüler bilmemneler hakkında diye feryat figan olmasanızda serzenişlerde bulunmanıza sebebiyet veriliyor. eminim ki, bundan sonra heari pot'ıı ve bilmem ne diye kitaplar çıkmaz lakin, o dünyaya ait, efsaneler, büyüler, uçanlar kaçanlar içerikli kitaplar önümüzdeki yıllarda bizimle buluşacak. yani ben olsam yazardım böyle şeyleri. daha fazla paranın ne zararı var canım :)
hebe hübe kem küm

bulgar müzükleri fiyaskosu

canlarım devamını yazacaktım lakin dinlemek pek içimi açmadı geri kalan bulgar şarkılarını. o yüzden elinizde azis le yetinin. yetinmeyi bilir misin? geliyor ışın karaca dan

Perşembe, Ekim 18, 2007

bulgar müzüklerinden seçmeler - 1



başlık altında inceleyeceğimiz şarkıcılardan ilki Azis isimli cinsiyeti belli olmayan (ki belli ya neyse) beyimiz. İlk dinlediğinizde yanık sesi sizleri yavaş şarkılarda alıp taaa bulgar diyarlarına sürüklese de, resmini gördükten sonra o diyarları hemen terk etme isteği uyanıyor insanlarda. uzaktan dinlerim, dalar giderim demeye başlıyorsunuz. yoksa oralarda başınıza ne gelir bilemem. dikkatli olmak gerekiyor. ama işin gerçeği, güzel şarkıları var. böyle oynamalı, çalkalamalı ortamlara iyi gider. canınız sıkıldığında "iki göbecik atam, kendimi bulam" şarkılarına diyecek yok. zaten coğrafi bakımdan yakınlığın verdiği müzikal benzerlik sonucu, sözleri anlamasanız da, melodiler kulağı tırmalamıyor. bulabilirseniz bir iki şarkısını dinleyin derim. gerisi gelmesin. bizim fatih ürek'imiz var, aydın'ımız var. hiç değilse onlar bu kadar coşmadı...

Çarşamba, Ekim 17, 2007

200. Yazım

bu blogtaki 200. yazımı yazmaktayım canlarım. 200 olmuş. çok olmuş. türkiye yenilmiş, fatih derim coşmuş. memmet oreylio milli marşımızı kötü söylemiş tepki almış, roberto da iyi koşamıyormuş daha hızlı olabilirmiş. rtük bu şikayetlerle boğuşurken, ben feysbuk ta taş kaat makas ile cebelleşmekteyim. olsun o kadar. kantinde tuzlu ayçiçee çekirdeği kalmamış, kabağa talim. eti cinim bitmiş bir tane de ondan aldım. kakolusüt üm de bitti. yarın gidip ondan da almam lazım. pantolon almak için 3 kere alışveriş merkezlerinde cirit attım lakin bedenime göre istediğim pantulu bulamadım. sonra gökten iki levis düştü. sevindirik oldum onlara sarılıp uyuyorum. selçuk altun un 3 romanını kütüphaneden aldım. birisini okurken sıkıldım. çok ayrıntı vermiş. kınadım. lakin içinde geçen bir iki düşünceye tav oldum devam ediyorum. romanın kahramanı da benim gibi okuma düşkünü bir kitapçoksever. lakin benim gibi klasiklere gıcık. ki haklı sebeplerini de sıralamış. yok aslında bir sebep var. onu da kitabı okuyanlar öğrenir. okumayanlar hiçbişi kaybetmez. bu akşam yemeğinde ilk defa tıka basa yedim. kendimden geçtim. maden suyu içtim. afedersin geğirdim. lakin ağırlık şimdi şimdi geçmeye başladı. yeni bir oda arkadaşı edindim. hemşehrim. üstelik o da avşar :) at çalmaya gidiciiik beraber sözleştik. daha daha dersler dersler dersler demek isterdim lakin bu tekerlemenin başına buraya yazamayacağım uygunsuz küfürleri de ekleyerek söyleniyorum. taaa........ dersler dersler dersler. mezun olup ne edeceksem. çok lazım kıçı kırık bir diploma sahibi olmak. peeehhh. şair burada ne demek istemiş? nerden biliim lan yazarken yanında mıydım diye cevaplamadığım sorular için üzgünüm. kompozisyone yazmak için kastığım, giriş-gelişme-sonuç taslağına uyduğum için de. kısıtlamalarla edebiyat yapılmaz diye haykırmak istiyorum bakan çelik'e. müfredatı değiştirirler mi acaba? pilot il van olsun.....

hebe hübe gak guk

Pazartesi, Ekim 08, 2007

Düştüm MySpace Çukuruna

düştüm ki ne düştüm. uzun zamandır görmezden geldiğim, göz ardı ettiğim " globalleşek, kaynaşak" içerikli sitelerden uzak dururken kaçırdığım güzelliklerin farkına vardım. elemanlar yapıyorlar müziklerini koyuyorlar MySpace sayfalarına. gir dinle. yeni yeni şarkıcılar, gruplar keşfet. valla beyendim. takdir ettim. amerikan ve ingilteren listelerine bağlı kalmayıp, alternatif seslere de kulak kabartabiliyoruz. o lala ne ala



hebe hübe kem küm

Cumartesi, Ekim 06, 2007

Şimdi Aydım




babam ve oğlum malumunuz iyi bir film. ağlamak ve de gülmek için. salya sümük yarılırken gülmeye başlamak enteresan bir duygu. her seyrettiğimde ya da göz ucuyla baktığımda ise gözlerimi dolduran bifilm. neyse eskiden beridir bilenler bilir dicem de kimse okumadığı için burayı, kimse bilmez. hani denk geldin de okuyorsan ben eskiden arkadaşlık sitelerindeki profillere bakar göynümü eğlendirirdim. yine yaparken fakettim ki babam ve oğlum neredeyse her profilin vazgeçilmez filmi. şaşırdım dicem de şaşırmadım. benim profilimde eksik kalmış onu tamamlayayım dedim :)

Cuma, Ekim 05, 2007

Civcivlerin Gözü Önünde


ekşide denk geldim yarıldım. paylaşmak istedim (tabii ki burayı okuyan kendimle. başkasının bakmadığı malum. kendim çalıp kendim oynuyom)
hebe hübe civ civ

Pazartesi, Ekim 01, 2007

Yetersiz Veri ye bir Şevval Kampanyası


Arkadaşlarım, canlarım. hani olur ya gözünüze takılır, tanışırsınız felan. olur ya dünya hali. kendisi olmasına lüzum yok. sesi ve şekil itibari ile benzerlik (ki bu yüzdeye vurulacak olursa şöyle %80 i geçsin oran) sahibi olan bağyanları beklerimmm. yönlendiriniz
hebele hübele şapır şupur