var efendim böyleleri. eskiden beridir var. hatta blog olayına girişmediğimiz zamanlarda da vardı bunlardan. sohbet kanallarında merhaba dersiniz , ses soluk çıkmaz. " ben seçilmem seçerim" düsturlu bu insancıklar (ki genelde bağyan kısmısına tekabül etmekte) öyle her önüne gelenle muhabbet etmezler. ki kendileri 2 lisans programını birincilikle bitirmiş, üstüne yetmezmiş gibi 3 tane de ayrı alanda master yapmışlardır. entelektüel dağarcıklarına bir göz atmak isterseniz, kaybolur gidersiniz alimallah. piyasaya çıkan ne kadar kitap varsa bunlardan sorulur. ne kadar film vizyona girdiyse bunlar izlemiştir zaten gösterime girmeden. avrupa sinemasında birer auteur dürler. ellerine su dökemezsiniz. verseniz ellerine kamerayı, ışığı, angelopolous, kieslowski ne kalır yanlarında. işte bu kişiler, sohbet odalarından kurtulup kendilerini daha geniş kitlelere, büyük bir şevkle sunmak için blog alemine daldılar. yazdılar, çizdiler. bir çevre edindiler. sonrasında bişeycikler olmadı. öylece devam ediyorlar. benim canımı sıkan kısmı şu ki (sadededede geldim) bunların bloguna yorum yazmak gibi bir salaklığa yeltenirseniz havanızı alırsınız. sizin gibi aşağılık, salak, yeteneksiz, dünyadan bibaher, ye-iç-yat dışında etkinliği bulunmayan canlı formları kim olur ki onların yazdıklarına yorum girer. peehhhh. densizler sizi. hatta saygısızlar!!! ne yapıyorsun hemşerim diye biri de çıkıp, ağızlarının payını vermiyor. ben de böyle ulvi bir amaca hizmet etmek istemiyorum. ki öyle bir işe giriştiğinizde de "ay kıskanç nolcek" ya da "sen kimsin ya, salagh" gibisinden, dağarcıklarının derinliğinden geldiği belli olan enteresan sayıklamalarla sizi savuşturmaya çalışırlar. o yüzden onlar kendi tarikatlarını genişletmeye ( ki bu tarikatın üyeleri de şakşak çılardan ibaret) devam ederken, siz de "ulan salaklık bende, ne demeye elin salağına yorum yazıyorum" diye üzülürsünüz. üzüldüğünüzle kalmaz bir de bunu elaleme blogunuzda anlatırsınız.
rahatladım oh be :)
hebehübekemküm