Çarşamba, Mayıs 30, 2007

gecelerden bir gece, acaba hangi hece?

Electric Light Orchestra ile gecemizi neşelendirmekteyiz. mr blue sky(diğer şarkıları kötü afedersin) bizlere izlediğimiz ve de unuttuğumuz filmimizin derinliklerine götürdü. hani var ya, son zamanların en beğenilen filmlerinden biri. herkesin dibini düşürdüğünü gördüğümüz eternal sunshine of the spootless mind. yeni vizyona girmişti amerikada. çok merak ediyordum fragmanlarından dolayı. hemen indirip izlemiştim. türkiyede vizyona girme şansını neredeyse 2 sene sonra herkesler izledikten sonra buldu bu talihsiz film. garip bir durum. millet izledi, üzerine konuştu,sonra sen vizyona sok filmi. tabii istesem sinemada izleyebilirdim ama o zamana kadar 3-4 kere izlemiştim. bir kere izlemiş olsam sinemada o keyfi yaşamak isterdim ama olmadı ilerde belki. aynı filmin müzik albümünde wada na tod adlı hint ezgileriylen süslü şarkıyı da tavsiye ederim bak. insanı 20 hikayelik filmi izlemiş gibi hissetiriyor. halamda video kaseti vardı bir tane hint filminin. ilk yarım saatinde olanlardan en az 20 türk filmi çıkardı. o kadar yani. varın gerisini siz düşünün. ben bir süre etkisinden çıkamamıştım. küççük emrah filmleri ne ki yanında. alın yanına bir türkan şoray bir nuri alçolu ahu tuğba ya da bilemedin banu alkan filmi koyun. iyice karıştırın, krema kıvamına gelince de oturun izleyin o kadar.









bu arada bahsi geçen şarkı bitmek üzere( wada na tod yani) sabırlı dinleyicilere tavsiye ediyoruz ve pc ye aktardığımız ikinci albüm olan super extra gravity e geçiyoruz. the cardigans ımın çıkardığı bu albüm ne zaman canım sıkılsa dinlediğim en rahatlatıcı albümlerden bir tanesidir. losing a friend(it's the strings that i tie, i would rather just die, go to hell and crawl back then let it all go) ile yapılan giriş overload ( you i will never forget, i hope you'll remember me later) a geldiğinde sizi tepelere çıkarır. i need some fine wine and you, you need to be nicer (so i need some fine wine, and you, you need to be nicer for the good times and the bad times that we'll have) ise bambaşka bir havaya sahiptir kanımca. dinleyin, beğenmezseniz o sizin zevksizliğiniz mühehehe...


oyoyoy yeni farkettim ki blogger.com sitemiz yazdıklarımızı belirli aralıklarla kayıt altına almaktaymış. bilmem kaç yazım salak internet explorer yüzünden kaydı gitti. özene bezene yazdığım bi iclal baydın - tuna kiremitteköfte yazım vardı. aklıma geldikçe yanarım off offf.. ama iyi olmuş bu. tedirgin olmanın, önce word te yazıp buraya aktarmanın manası kalmadı artık. bayıla bayıla bu pencereden de yazabiliriz( blogu olupta bundan haberi olmayanlara haber veeryim dedim, de ben çok geç farkettim)




uzun bir yazı oldu farkındayım. artık eskisi gibi yazar olacam, bişiler anlatmalıyım tirpleri ile depresyon ertesi yazıları yazmıyorum. fark edenler olmuştur. neden söylemediniz lan bana???? geyik geyik nereye kadar? bıkmadınız mı? arkadaş az da aklı başında şeylerden bahset, hayatın anlamıydı carttı curttu deyin. neyse demenize gerek kalmadı ben fark ettim. bundan sonraki yazımızda kahvaltı etmeden önce, sabahın köründe uyanır uyanmaz içilen sigaranın tadı ve yemekten sonra içilen sigaranın tadı arasındaki 7 farkı açıklayan-açıklamaya çalışan bir yazıyla karşınızda olmayı temenni ederek yazımızı burada noktalıyoruz.((((amanın ne şanlıyım yazı biterken i need some fine wine and you, you need to be nicer çalıyor-yani diyor ki benim biraz iyi şaraba ihtiyacım var senin de nazik olmaya malak......))))

Hebe Hübe Kem bi de Küm